HABERLER
1 TL ve Çocuk İşçiler

1-tl-ve-cocuk-isciler 1 TL diye başlamıştık yazıya.. Onbeşlik kızımız için. Sorularımızı anımsayın isterseniz.. Neyse ki, 1 TL’yi bizden birisi bulmuş ve sahibini arıyordu. Biraz inanmaz gibi oldu, ama kaybettiği 1TL’yi gözleri ışıldayarak aldı...


1 TL ve Çocuk İşçiler
Kırık terliği, ağladı ağlayacak yüzüyle, boyluca, on beşli yaşlarda bir kız çocuğu panik içinde sağa sola koşuşturuyor ve sorumuza paramı kaybettim diye yanıt veriyorsa ve kaybettiği para 1 TL ise bu bal gibi de çocuk dostları ile paylaşılacak yazı başlığı da olur...


Ordu'dan fındık işçilerinin yanından yazıyoruz.


Adını bilmiyorum, sormadım da ama öyküsünü, yaman öykülerini öğreniyoruz, öğreniyorum. Onlar bir başka kavruluyorlar, biz de yüreğimizle, beynimizle onlarla kavruluyoruz.


Çocuklar, aileler bir yandan gidiyor, bir yandan geliyor. Malum fındık önce düzde toplanıyor, sonra yukarılarda. Yukarılara çıkıldıkça kimi ailelerde çadırlarıyla gidiyor. Onun için kimi metropol teorisyonlerinin "çocuklardaki gelişmeleri ölçtünüz mü" sorularının alanda karşılığı her zaman yok. Ölçemiyoruz ama görüyoruz, yapılan olumlu her şeyin olumlu bir karşılığı var. Gözlemsel olarak sevginin gücünü, değiştirici, geliştirici gücünü görüyoruz. Çocuklarda gerçekten çok hızlı olumlu karşılıkları görüyoruz.


Göçer tarım işçileri, aileleri, kadınlar, geldikleri, gittikleri yerlerdeki yaşam koşulları kötü, çok ama çok kötü. Bu çağa da, bu güzel, büyük Ülkemize de, insanlığa da yakışmıyor, sığmıyor.


10 bilemediniz 15 metrekarelik çadırlara sığan öyle sarsıcı görüntüler var ki, ne, nasıl, kim çözecek, ne yapabiliriz diye onlarca düşünsel gel gitleri yaşıyoruz…


Bir yanda ciddi ağır yoksulluk var, öte yanda temeli ekonomik yoksulluğu aşmış sosyo-kültürel sorunlar var. Daha yalını ile “çocuk işçiliğini” yaşamın-geçimin doğal parçası haline dönüştürmüş, ekonomik olarak “hallice olanlar” var. Bir sezonda bir çocuğun beş-altı bin liraya kadar aileye para kazandırdığı anlaşılıyor. Okullar “devamsızlığa” göz yumuyor. Hemen kızmayın “ben öğretmen olsam ne yapardım” sorusunu, “göz yummadığınız zaman, özellikle kız çocuklarının okuldan tümüyle alınması” ve bunun da yaptırımsız kaldığı gerçeği ile yan yana düşünün isterseniz.


Bir iki başlık daha... Çadırlarda çok sayıda gebe var. Büyüklerin sözleri dinleniyor. Çookkk çocuk var. Devamı da geliyor. Gebelik izlem çalışması yok. Zaten kim nerede izleyecek. Kayınpederle aynı çadırda olanlar gebeliklerini saklayabildikleri kadar saklıyorlar… Ayıp olduğu kanısıyla “hastayım” diyorlar. Ansızın “bilinen” bilinmezliğin sonucunda doğum yapıp, iki-üç gün içinde bebeleriyle “çadırlarına” ve tandırdan, su taşımaya “kutsal diğer görevlerine” dönüyorlar. Bebelerde aynı koşularda doğup, yaşama merhaba diyorlar…


Bir başka merhaba da çocuk gelinlere, annelere...


Onlar da çoklar, kumalar ve hallerini yadırgamıyorlar. Üç çadır yan yana üç evli ve çadırlar arası “hakkaniyeti” göz ardı etmeyen erkekleri var…


Göz ardı edilemeyecek bir başka işçilik var..Kardeşlerinden ve çadırın ayak işlerinden sorumlu, genellikle 12 yaş altı kız çocukları. Cılız, çocuk bedenleriyle kardeşlerini taşıyan 10-12 yaş altı kızlar… Bütün getir götürlerde onlara emanet.


15-16’da kimisi kendisi kurtuluş sanarak, kimisi de zorlanarak evlendirilecek çocuklar...


1 TL diye başlamıştık yazıya.. Onbeşlik kızımız için. Sorularımızı anımsayın isterseniz.. Neyse ki, 1 TL’yi bizden birisi bulmuş ve sahibini arıyordu. Biraz inanmaz gibi oldu, ama kaybettiği 1TL’yi gözleri ışıldayarak aldı...


Dr. Bülent İLİK
Sosyal Hizmet Uzmanı/ÇYDD GM YK Üyesi
 


03.05.2020