Toplumsal yaşamda kadınlar, özgür ve eşit haklara sahip bireyler olmadan toplumlar gelişemez.
İşgücüne katılmayan 20 milyon 159 bin kadının 11 milyon 675 bini neden olarak “hane içinde meşgul olma”yı gösteriyorsa; bu kadınlar, yaptıkları işlerin görünmezliği nedeniyle işçi sayılmıyorsa;
Ev işçileri çalıştıkları günlerin dışındaki günlerin primlerini kendileri ödemek zorunda bırakılıyorsa;
Emeklilik yaşının ve prim ödeme süresinin yükseltilmesi nedeniyle çalışmaları; evlenme, çocuk sahibi olma gibi etkenlere bağlı olarak kesintiye uğrayabilen kadınların emekli olabilmeleri önemli ölçüde zorsa;
Yaşlı, engelli birey bakımı için dışarıdan bakım hizmeti alması mümkün olmayan ailelerde bakımdan sorumlu olarak kadınlar görülüyor ve eve kapalı bir yaşam sürmeleri desteklenerek cinsiyetçi iş bölümü pekiştiriliyorsa;
Kadın cinayetleri davalarında iyi halden indirim uygulanmaya hâlâ devam ediliyorsa...
Savaş politikalarıyla kadınlar göçe zorlanıyorsa; göç yollarında tecavüz edilen, kaybolan, köle gibi alınıp satılan kadınlar, çocuklar varsa; körpecik bedenler sahillerimize vuruyorsa;
Kadın-erkek eşitliği ilk kez Cumhuriyet döneminde, Atatürk’ün önderliğinde yasalarımıza girmişken doksan yıllık kadın emeği ve kadın hareketi bir çırpıda yok sayılarak “enkaz kaldırdık” denebiliyorsa;
Kadınların bedeni, giyimi-kuşamı, doğuracağı çocuk sayısı kadınlar dışındaki kişilerce gündem yapılıyorsa;
Kadınların, sorunlarını dile getirmek için kullanmak istedikleri demokratik hakları engelleniyorsa toplumun gelişmesi olanaksızdır.
Kadınlar, bütün bunlara izin vermeyecek; hakları için, çocukları için, mutlu bir toplum ve gelecek yaratmak için emek vermeyi sürdürecektir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü – yine de- kutlu olsun!