Kız Çocuklarının Eğitimi

kiz-cocuklarinin-egitimi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kız Çocuklarının Eğitimi Kadınlar devrimlerle kazandıkları hakları koruma bilincine sahiptir Prof. Dr. Aysel Çelikel / ÇYDD Genel Başkanı

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ


Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kız Çocuklarının Eğitimi Kadınlar devrimlerle kazandıkları hakları koruma bilincine sahiptir Prof. Dr. Aysel Çelikel / ÇYDD Genel Başkanı 


Tarih boyunca iktidarların siyasal kültürel politikalarının ekseninde hep kadınların var olduğunu görüyoruz. Kadınların yaşam biçimi ve toplumsal ilişkilerinde her dönemde kısıtlayıcı bir anlayış hâkim olmuştur. Kadınlar farklı kültürlerden gelseler dahi ortak özellik erkek egemen bir kültüre bağlı olarak yaşamak zorunda olmalarıdır. Bu nedenle kadınların yaşamlarına damgasını vuran anlayış bağımlılık ve "ikincil" konumda olmalarıdır. 
Geleneksel olarak toplumun, cinsiyetleri nedeniyle kadın ve erkeğe uygun gördüğü aile içi ve toplumsal roller yerleşik bir cinsiyet anlayışı yaratmıştır. Bu durum kadınların yasal ve olgusal olarak birçok haktan ve özgürlükten mahrum olması sonucunu doğurmuştur. 


Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği bir demokrasi talebidir. Kadınların hak ve özgürlükleri demokratik hukuk devletlerinde gelişme gösterirken, otoriter yönetimlerde geriye gidişi söz konusudur. Kadın sorununun çözümünde anahtar kural "kadın - erkek eşitliği" ve "ayırımcılık yasağının" yasal ve olgusal olarak gerçekleşmesidir. 


Kadınların özgür ve eşit bireyler olarak yaşamak için verdikleri mücadele siyasal boyutlu bir olaydır. Erkeklerin bütün yaşam ilişkilerinde tek başına kullandıkları hâkimiyeti ve karar alma gücünü kadınlarla paylaşmak durumunda olmaları, demokrasilerde eşit hak ve eşit katılımın özünü oluşturmuştur. Tarih boyunca kadınların hak ve özgürlükleri iki farklı anlayış içinde değerlendirilmiştir. Birincisi, aile ve toplumdaki roller ve görevlere göre yapılan cinsiyetçi yaklaşımdır. Buna göre kadınlar, nesillerin üremesini sağlayan, eve ve çocuklara, yaşlılara varsa engellilere bakan bir görev üstlenmelidir. Ev kadınlığı diyebileceğimiz bu model sonuçta kadınları bağımlı ve ikincil kılan modeldir. Demokrasi ve insan ve kadın hakları anlayışının gelişmesi ile bu anlayış yerini, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve ayırımcılık yasağını esas alan eğitimli, meslek sahibi ücretli bir işte çalışabilen, ekonomik gücü olan, kendi kararlarını verebilen, tek başına ayakta duran kadına bırakmıştır. 


Türkiye'de kadınlar özellikle 1926'da Türk medeni kanununun kabulünden beri kadın erkek eşitliğine sahiptir. Bu temel hak, Atatürk'ün kadınlara armağanıdır. Türk toplumu AKP iktidarından beri siyasal îslami ideoloji ile bütünleşen bir geriye gidişi yaşamaktadır. Siyasal iktidarın din merkezli bir yönetim ve dindar bir toplum oluşturmak için kullandığı en etkili araç kadınlar ve kadınların yaşam biçimi olmuştur. Kadınlarımız bağımsız kadın olarak değil, aile kadını olarak ele alınmakta, îslami giyim biçimi içinde 3-5 çocuk doğurarak sosyal yaşamdan yavaş yavaş uzaklaşırken, evde engellilere ücret karşılığı bakarak çalışan kadın statüsüne girmekte, dolayısıyla sosyal yaşamdan ve eğitimden uzaklaşmaktadır. 


Eğitimsiz ve meslek sahibi olmayan kadın düşük ücretli, çoğunlukla sigortasız, kayıt dışı işlerde çalışmakta, çok defo evde parça başı iş yapmakta sonuçta kendisi de "kadının yeri evidir" düşüncesine bağlanmaktadır. Bir süreden beri iktidar geleneksel kadın modelini mali teşvik tedbirleriyle birlikte ana akım siyasetine sokarak uygulamaktadır. 


Toplumsal cinsiyet eşitliğine inanmayan bir iktidara karşı mücadele ancak eğitimle yapılabilir diye düşünülebilir. Çözüm ana sınıflarından başlayarak çocuklarımızın özellikle kız çocuklarının çağdaş eğitimine verilecek değerden geçebilir: Olayın siyasal boyutu ancak sürdürülebilir bir eğitimle aşılabilir. 
Bir ülkede eğitimin kalitesi ve niteliği ile toplumun ve siyasal rejimin niteliği arasında doğrudan bir bağ vardır. Özgür düşünceli demokrat bireyler ancak çağdaş, laik, bilimsel, demokrat bir eğitimle yetişir; ancak 15 yıldan beri bu konuda anılan niteliklere uygun olmayan bir politika izlenmektedir. Din merkezli eğitimin hızlandığı bu dönemde; zorunlu ve seçimlik din dersleri, Arapça, tarikat vakıflarının verdiği eğitimler sonunda okuduğunu Kadınların özgür ve eşit bireyler olarak yaşamak için verdikleri mücadele siyasidir anlama, fen, matematik gibi temel derslerde de bir geriye gidişin varlığı açıkça görülmektedir. 


Okullaşma oranlarının sayısal olarak yükselmesi kimseyi aldatmamalıdır. Devamsızlık ve terk yüzde 30 - 40lara yükselmiş, açık ortaokul ve açık lise sayısı hızla artmıştır. Çocuklarımızın sürdürülebilir eğitimden uzaklaşmasına neden olan açık ortaokul ve açık liselere kayıtlı öğrenci sayısı bir buçuk milyonu bulmuştur. İmam hatip ortaokul ve liselerinin sayısı hızla çoğalırken bu okullarda okuyan öğrenci sayısı bir buçuk milyonu geçmiştir. Bu arada veliler ekonomik durumları el vermediği halde çocuklarını özel okullara göndermek zorunda bırakılmışlar, özel okul sayısı yaklaşık bir misli artarken, öğrenci sayısı bir milyon iki yüz bine yükselmiştir. 


Kız çocuklarının her yıl daha fazla örgün eğitimden uzaklaşmalarının toplumsal cinsiyet eşitliği açısından sakıncalı olduğu açıktır. Kız çocuklarının okul hayatından dolayısıyla eğitimden uzaklaşmalarının ekonomik, geleneksel ve dini tutuculuktan kaynaklanan nedenleri vardır. Sorunun ekonomik boyutu bir ölçüde çözülebilirse de geleneksel ve dinsel boyutları yanında açık ortaokul ve liselerin varlığı da çözümü zorlaştırmaktadır. Bu duruma yeni müfredat programlarında yer alan ve kadınların konumlarını belirleyen dini kuralları da eklersek çok umutlu olmamız için bir neden yok. Yeni müfredatta Türk Medeni Kanununa aykırı olan "koca ailenin reisidir", "kocaya itaat ibadettir" benzeri ifadelerin mutlaka çıkarılması gerekir. 


Sonuç: Çağdaş dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak görevini üstlenmesi gereken AKP yönetimi bilmelidir ki, kadınlar devrimlerle kazandıkları hakları koruma bilincine sahiptir. Cumhuriyetin okullarında eğitim görmüş nitelikli kadınlarımızın bu gidişe karşı çocuklarının çağdaş ve bilimsel eğitim almaları için ücretli/ ücretsiz özel kurslar ve alternatif eğitim kurumlarını araştırmalarının yerinde bir önlem olduğunu düşünüyorum. Çünkü eğitim bireyin ve toplumun geleceği ve siyasal yönetim biçiminin anahtarıdır.


Not: Bu yazı, İstanbul Kadın Hakları Merkezi tarafından 8 Mart Kadınlar Günü için hazırlanan özel sayıda yer almaktadır.

 


05.03.2018