Misakı Milli sınırlarımız içinde her yer benim vatanım, kıymetli toprağım, ister mezrada ister kentte yaşasın, herkes ile eşitim, bilgimi, becerimi, emeğimi paylaşmalıyım diye düşündüm.
İçine doğduğum Atatürk Cumhuriyeti her zaman gurur kaynağım oldu. Tüm yaşamım eğitim için gittiğim yurtdışı zamanları hariç, hep bu güzel ülkede geçti. Misakı Milli sınırlarımız içinde her yer benim vatanım, kıymetli toprağım, ister mezrada ister kentte yaşasın, herkes ile eşitim, bilgimi, becerimi, emeğimi paylaşmalıyım diye düşündüm. Yaşamımım dörtte birini Anadolu topraklarında çalışarak geçirdim. Yaşadığım zorluklar, olumsuzluklar değil de güzellikler aklımda kaldı hep. Çok şey öğrendim. Türkiye coğrafi olarak büyük bir ülke, çok zengin kültürlere sahip, bölgesel farklılıklar, gelenekler, yaşam biçimleri farklı farklı, ancak siz de orada yaşarsanız öğrenebileceğiniz şeyler bunlar.
Anadolu insanı kucaklayıcı, misafirperver, (adres sorsanız bile size çay ikram etmeden göndermezler) ama kendi kaderi ile baş başa bırakılmış. Cumhuriyetimiz, köylere okul, sağlık ocağı, din görevlisi götürmüş. Öğretmenler köy halkı için aydınlanmanın kaynağı olmuş, ebeler, kadınların arkadaşı, sırdaşı, sağlık öğretmeni olmuş. Ebemiz ev ziyaretleri ile herkesi tanır, güzellikleri, olumsuzlukları en önce öğrenir, ailelere yol gösterir, sağlıklı yaşamalarını sağlardı. Öğretmenler sadece öğrencileri eğitmez, anne ve babalara da okuma yazma öğretirdi. Din görevlisi, sorumluluk alanındaki görevleri yapardı. Köye misafir gittiğinizde, muhtarın evine üçü birlikte gelir, köyün protokolünde yer alır, köyün sorunlarının çözümünde canla başla çalışırlardı. Prof. Dr. Nusret Fişek, Halk Sağlığının değeri, 224 sayılı sağlık hizmetlerinin sosyalizasyon yasasının mimarı, onun yarattığı bu yasa ile, sağlık ocakları kadınların ocağı olmuş, köyün tüm kadınları ebe, hemşire ve doktorun adeta arkadaşları olmuştu. Başta kadınlar olmak üzere hem sağlık, hem de köy kalkınmasında birlikte karar verici idiler.
Ne yazık ki, köyler mahalleye dönüştü, hemen hemen her köy okulu kapandı, Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile sağlık ocaklarının yerini aile hekimlikleri aldı. Sağlık ocağının verdiği hizmetler aile hekimliği sisteminde verilmez oldu, halk, doktor, ebe, hemşire ile daha seyrek iletişim kurar oldu. Öğretmenler zaten başka okullara gitmiş, köyde yaşamaz olmuştu.
Bu konu köyleri, günümüz adıyla mahalleleri kendi kaderine bırakmıştı. Bilgi soracakları, yaşadıkları hakkında danışacakları kimseler kalmamıştı. Köyler içine kapandı, rol modeller yok oldu.
Çocuklara, gençlere, kadınlara, engellilere, erişkinlere, yaşlılara dokunacak kimse kalmamıştı. Yıllar geçti, içine kapanan köylerden çocuk ve kadın istismarları, cinayet haberleri duymaya başladık. Her haberle şok olduk, aklımız ermez, bedenimizin, mücadele için gücü yetmez oldu. Bir acı haberi kabullenemeden üzerine daha da acısı eklendi. İki yaşındaki bebeğe ergen çocukların tecavüzü dile geldi. Çıldırma noktasına geldik.
Bütün bu kötülükleri, yaşananları iyileştirmek için top yekûn hareket etmek, birlikte emek vermek iyileştirirken iyileşmek gerekiyor.
Hem halk sağlıkçı hem de ÇYDD’ li kimliklerimle önerilerimi sıralamak, yetkililere seslenmek istiyorum;
*Sayın Milli Eğitim Bakanı, en kısa zamanda köy okullarını açın, köylere öğretmen atayın, öğretmenler köyde yaşasın, çocuklar ilkokulu köyde okusun. Yatılı Bölge Okulları(YBO), (Türkan Hocamız hep Türkiye’nin kanı canı YBO lar derdi) çok ama çok değerli, eskiden olduğu gibi canlandırılmalı, orta okulu çocuklarımız burada okusun, kız çocukları okuldan mahrum kalmasın. Bu durum gerçekleşene kadar taşımalı eğitim devam etsin, başta kız çocukları örgün eğitimin dışında kalmasın. Taşımalı sistem hizmeti verilmediği takdirde köydeki kızlarımız okula gidemeyecek. En önemli başka bir konu, MEB olarak tarikat ve cemaatlerle, bu amaçla çalışan dernek ve vakıflarla işbirliği protokolleri iptal edilmeli. Okullara öğretmen dışında hiç kimse, hiçbir kurum girmemeli.
*Sayın Sağlık Bakanı, Sağlıkta Dönüşüm Yasası devam ederken bile köylere sağlık evi açın, ebeler köylerde yaşasın, geçmişte olduğu gibi koruyucu sağlık hizmetlerini, sağlıklı nesil yetiştirilmesini gerçekleştirsin, çocukların, gençlerin kadınların doğru sağlık bilgileri ile donatılmasını sağlasın. Öncelikle ergenlere olmak üzere cinsel sağlık eğitimleri sürekli verilsin.
*Sayın Gençlik ve Spor Bakanı, gençlerin enerjilerini doğru yönde harcayacak, spor olanakları, köy-kent gençliği elele programları, laik eğitime uygun gençlik etkinlikleri yapılmalı.
*Sayın Aile Politikaları Bakanı, erken evliliklerin önüne geçelim, çocuk sahibi olmadan önce anne ve babaları eğitelim. Nasıl ki bir doktor tıp fakültesini bitirmeden doktor olamıyorsa anne baba eğitimlerini tamamlamayan eşler de çocuk sahibi olmamalı. Anne ve Baba olmak büyük sorumluluk, insan dünyaya getirip onu yetiştirecekler, çok iyi insan olabileceği gibi çok kötü de olabiliyor, bu önlenmeli.
*Üniversiteler kampüsten çıkıp her alanda köy kalkınmasına yönelik projeler gerçekleştirmeli.
*Biz ÇYDD olarak, ’Ben okula gitmek istiyorum ama ekonomik koşullarımız yetersiz’ diyen her çocuğu eğitim bursu ile desteklemeye çalışalım, başta kız çocukları olmak üzere okul dışı kalan hiçbir çocuk kalmasın diye uğraşalım. Bu mektubumu okuyan herkese sesleniyorum; çevrenizde okul çağında olup okula gidemeyen kız çocuğu varsa en yakınındaki ÇYDD şubesine uğramasını, kızımızı bursla tanıştırmasını istiyorum. Kızlarımız evde kalmamalı, öğretmenleri ve arkadaşları ile okul binasında olmalı diyoruz.
Bilimsel, Laik, Çağdaş, Kamusal ve Karma Eğitim Şart. Bu sağlandığı takdirde yaşadığımız bu acılar son bulacak inanıyorum. Biz el ele verirsek Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün hayali olan çağdaş ülke seviyesine ulaşırız. Hadi o zaman.
Prof. Dr. Ayşe Yüksel
ÇYDD Genel Başkanı